İlk üç gün ben de destekledim
YZ gelişmeleri ile ilgili gerçekçi bir öngörü. Bildiğimiz dünyanın sonu?
Size 10 gündür kafamı kurcalayan şeylerden biraz bahsetmeme izin verin. Önce beni neyin tetiklediğini söyleyeyim. “Google Veo 3”. Yapay zekâ gelişmelerini yakından takip ettiğimi biliyorsunuz. Elimden geldiğince de bu konuda yazıp çiziyorum ki kendi anlam dünyamda bir yerlere yerleştirebileyim bu konuyu. Ama zemin çok akışkan. Sürekli yeni haberler var. Yeni bir model tanıtılmış mesela ya da eski bir modele yeni özellikler eklenmiş. Anlamayı bırakın haber olarak takip etmek bile çok zor.
İşin benim açımdan bir de cahillik kısmı var. Mesela yazılım geliştirme. Kodlama ile ilgili sürekli yeni özellikler, yeni teknolojiler duyuruluyor. Genel konsepte hâkim olsam da teknik bir uzmanlığım olmadığı için yarattığı değeri doğru analiz etmek de pek başarılı sayılmam. Dolayısıyla da YZ’nin bu alanda yarattığı değeri ya da etkiyi direk gözlemleme şansım olmuyor.
Konuşulanlar, paylaşılanlar ve uzmanlığına güvendiğim isimlerin yorumlarından anladığım kadarı ile yazılım sektörü YZ’den en çok etkilenen sektörler arasında. Global resesyon ile başlayan işten çıkarmalar hala sürüyor. Yeni pozisyon da pek açılmıyor. Sektör geneli ücret artışı durmuş, hatta ufak ufak geriye gider durumda.
YZ’nin yazılım sürecinde neler yapabildiğini, neyi değiştirdiğini deneyimleme şansım yok. Ama sonuçları görülen o ki yıkıcı. Tüm bu yıkım sadece iki yılda oldu. Adapte olabilenler (ki ne kadarlar bilmiyorum) kaldı demek isterdim ama gördüğüm kadarı ile birilerinin ayakta kalması henüz şirketlerin adapte olamaması kaynaklı. Şirketler adapte oldukça durumun giderek ağırlaştığına korkarım ki şahit olacağız.
Gelelim VEO 3’e. Daha önce Sora, Runway ve KlingAI gibi araçların ürettiği videoları görmüş ve bu alandaki gelişmeleri takip eden biri olarak VEO 3 ‘ün seslendirme, ses efektleri, müzik ile bütünleşik video deneyimi yaratması kesinlikle şaşırtıcı idi. Evet bunlar yapılacaktı ama benim beklentim bunları görmememize daha 1-2 yıl olduğu idi. Bugün karşımıza çıkan ve şu an sosyal medyadan üzerimize yağan video içerikler gösteriyor ki video üretme bariyeri yıkıldı. Sosyal medya üzerinde dolaşan sokak röportajları, uçağa binmeye çalışan kanguru ve uçağa binmiş kanguru videolarına benzer YZ ile üretilmiş videoların sayısına bakarsanız durumu daha net anlayabilirsiniz. VEO3 ile 8 saniyelik bir video oluşturmanın maliyeti on doların altında. Kıyaslamak için en ucuz video diyebileceğimiz stok sitelerinden alacağınız ve içinize tam sinmeyecek bir video 59$-79$ bandında. Ses yok, müzik yok.
Yazılımda gördüğümüz şey hala bir YZ devrimi denebilecek kıvamda. Ama VEO 3 öyle değil. Bu bir devrim değil, bu bir yok oluş ve üzgünüm ki hepimizi etkileyecek.
Yazılımda göremediğimiz şey video içeriklerde gayet görülür durumda. Evet hala eksikleri var ama bu eksiklikler artı karakter devamlılığı, kamera açıları, yüksek çözünürlük gibi türlü türlü şeyin düzelmesi anladığım kadarı ile 3-5 ay. Bir sonraki adım video maliyetini 1$’a indirmek olacak. 1 yıl çok iyimser bir tahmin mi olur acaba?
YZ’yı göktaşına benzetmem boşuna değil. Sektörlerin adapte olması biraz zaman alacak sadece. Bu zamanda çalışanlardan adapte olanların işlerini koruyacağını ya da adapte olan şirketlerin hala ayakta kalacağını düşünüyorsanız anlatacaklarım var. Konuyu bir katman daha derinleştirme zamanı geldi.
İşin bir adaptasyon tarafı var. Diğer konu işin değersizleşmesi. İkisinin de çalışanlar ve şirketler için karşılığı var ve gelecek öngörüleri için kıymetli.
Önce adaptasyon. Bir iyi bir kötü haberim var. YZ teknolojileri yapısı gereği giderek herkesin kolayca kullanabileceği hale geliyorlar. Yeni icat ettiğimiz prompt engineer’lık mesleği bana sorar sanız ilk yok olacak meslek. Bir sohbet arayüzü üzerinden her şeyi yapmak giderek mümkün hale geliyor. Dediğinizi doğru yapmadı mı YZ, geri bildirim verin. Bir daha, bir daha… Ta daaaa!
Video için nasıl prompt yazılır bilmiyor musun? Derdini anlat ChatGPT’ye, sana prompt’u versin.
Bir yandan da bu teknolojiler mevcut yaygın kullanılan uygulamaların içine entegre oluyorlar. Photoshop, Canva, Office ve aklınıza ne gelirse. Bu uygulamaların işlevselliğini arttırdıkları gibi daha kolay kullanılır hale de getiriyorlar. Uzman olmayanlar bile bu uygulamalar ile bir şey üretebilir, örneğin birkaç kelime ile iyi bir sunum oluşturabilir hale gelecekler.
Dolayısıyla adapte olmak diye bir şey yok. Herkes çok az çaba ile bu araçları, bu teknolojileri kullanabilir. Vasatın iyi, iyinin daha iyi olduğu bir adaptasyon beklentisi gerçekçi değil. Herkes bu teknolojilerle bir şey üretebilecek ve çıktının daha iyi olması kişinin adaptasyonu ile değil modellerin evrimi ile değişecek.
İlk üç gün benim de inandığım iddia şu idi. YZ kötüyü vasata, vasatı iyiye, iyi olanları ise daha iyiye yükseltecek bir araç. Bu ayrımın hızla tükeneceğini düşünüyorum. Bunun için bir sebebim daha var. Değersizleşme.
Benim emek emek hazırladığım fikirlerle dolu ufuk açıcı bir strateji ile YZ ile hazırlanmış bir strateji arasında sizce ne kadar bir fark olacak? Direk ölçmek mümkün değil ama sadece 5 dakikada aylık 20 $ alabileceğiniz bir strateji iki aylık Burak mesaisine ödeyeceğiniz bütçeden hem daha ucuz hem de daha hızlı olacak.
Elbette arada bir fark olacak. Kötü olan bu farkı ortaya koymak ve ölçmek hem pek mümkün değil hem de marka açısından o kadar önemli de olmayabilir. Mevcutta markaların stratejiye olan yaklaşımları ortada. Yarattığım değer ne yazık ki erozyona uğrayacak. Değersizleşecek.
Sadece strateji değil, bilgiye dayalı her şey. Büyük büyük danışmanlık firmalarının binlerce dolarak sunduğu raporlara yakın belki de daha iyisini aylık 20$ a satın alabileceksiniz. “Knowledge” zamanla bir şey ifade etmemeye başlayacak. Değersizleşecek.
Beni yenemeyecek ama yaptığım işin içini boşaltılacak, değerini, anlamını yitirecek. Elbette ki sadece reklam ya da pazarlama etkilenmeyecek. Tüm bilgiye dayalı uzmanlıklar bundan nasibini alacak. Doktorlar, avukatlar, mühendisler vb. Bilgi bir metaya dönüşecek. Bilgiyi değersizleştirecek.
Şirketler açısından hikâye biraz daha farklı ilerleyebilir. Burada hiyerarşik yapı ne kadar büyükse, şirket ne kadar köklü ise adaptasyon o kadar yavaş olacak diyebiliriz. Alışılmış bir düzenleri, iş akışları, iç işleyişleri ve bağlı oldukları bir sürü yasal mevzuat ile kurumların dönüşümü daha zor olacak. Kurumlar kendileri yavaş değişse de hizmet aldıkları üçüncü parti şirketlerin adaptasyon kabiliyetinden etkilenecekler. Bu sebeple YZ dönüşümü biraz daha fazla dış kaynaklar ile ilerleyecek. Başlangıçta şirketin içinde çok hızlı hissedilmeyecek.
Burada “hissedilmeyecek” kelime seçiminin bilinçli olduğunun altını çizerim. Doğası gereği kurumlar büyüdükçe değişimi algılama ve adapte olma hızları azalıyor. Kurum içi direnç de buna eklenince bu alanlarda işlerin bir süre daha böyle gideceğini varsayabiliriz. “Ne kadar daha?” sorusuna cevap vermek zor.
Küçük ve orta boyutlu şirketler dönüşüme daha hızlı cevap vermek zorundalar. Özellikle de yaratıcı sektörlerde (yazılım, reklam, danışmanlık vb. ) can pazarı yaşanacak. YZ kullanımı arttıkça üretim maliyetleri düşecek. Karlılıklar azalacak. İlk çare ekipleri küçültmek olacak. Sonrası? Bir aşamada işin bu değer kaybı kimsenin yapmak istemediği bir işe doğru dönüştürecek sektörleri. İşsizlik artacak demek isterdim ama iş kalmayacak gibi görünüyor.
Yaratıcı sektörler özelinde YZ adaptasyonu kuyruğunu yakalamaya çalışan köpek hikayesine benziyor. YZ kullanmaları lazım ki ayakta kalabilsinler. YZ kullandıkça yaptıkları iş değersizleşiyor. Ne kadar hızlı koşarsan kuyruk da o kadar hızlanıyor. Durum iç açıcı değil.
Müşteriler tarafında da şimdiden “YZ ile yapılıyor bu işler” ya da “alt tarafı YZ’ye bir fikir soracaksınız?” lafları edilmeye başlandı. Her şeyi kendiniz yapsanız bile insanlar sizin bu işi YZ ile ürettiğinizi düşünmeye meyilliler. Bu sebeple de ucuz olması gerektiğine inanıyorlar. Hatta “bunu YZ ile ben de yapardım” algısı hızlıca yerleşiyor.
Önümüzdeki dönem bırakın işleri, sektörlerin darmadağın olduğunu göreceğiz. Adapte olmak diye bir şey yok. Daha iyi YZ kullanmak işinizin değersizleşmesini engellemeyecek. Herkesin her şeyi yapabildiği bir yerde üretmek her zamankinden zor olacak. Değeri olmayan bir şeyleri neden üreteceksiniz ki? Ne için? Kim için?
Yazıyı uzatma pahasına basit bir fikir yürütme yapmak istiyorum. Bugün üniversite birinci sınıfa döndünüz. Hangi bölüm olduğu, ne meslek yapacağınız önemli değil. Yapay zekânın ilerlemesi ortada. 3-4 sene sonra mezun olacaksınız. Ne yaparsınız? Bilginin değerinin kalmadığı bir gelecek için yeni şeyler öğrenmeye çabalar mısınız? Kazanamayacağınız bir bilgi savaşı için kendinizi geliştirmeye devam eder misiniz? Her şeyin değerini yitirdiği bir gelecek için ne yaparsınız?
Soruyu zorlaştırayım. 3 sene sonrası için şu an ne yapıyorsunuz? Ne yapacaksınız?
Biraz daha iyimser bir senaryo da sonraki yazının konusu olsun. İyi bayramlar!
Bu YZ konusu içimi çok ama çok sıkıyor. Çünkü;
Bilişsel kapasitemizle güzel mavi gezegenimizin tek örneği idik. Fakat insan, kendi bilincinin bir replikasını icat etti ve her geçen gün de onu geliştiriyor. Heyecan verici başlasa da gelişmeler zaman zaman kaygı verici bir hal alıyor. Ve bence bu YZ'nin suçu değil. Senin bir suçun yok YZ. Şimdilik.
İnsanlar hep bir şeyler icat ediyor ve sonra onun boyunduruğu altına giriyor. Ülkeler,inançlar, kültürler, siyasi rejimler, ekonomik sistemler. Şimdi de YZ.
Bilgiyi insan kendi için üretti. Şeyleri değerli/değersiz olarak kategorilendiren anlam dünyalarını da keza. Değerleri de anlamları da biz kendimiz için yarattık.
Şimdi o değerleri ve anlamları henüz gelişmemiş, bir sürü hata yapan bir bilincin üretimine teslim etmek artık bir tercih meselesi.
Yazıda yer alan ve tamamen katıldığım bu sorular (ve kaygılar diyelim) YZ'nın konusu değil bence, içinde yaşadığımız sistemlerin konusu. Kapitali kaynağı neden böyle dağıtıyoruz? Buna neden rıza gösterdik? Biz değeri/anlamı nereden bulup nereye koyuyoruz?
Sürdürmeyi tercih ettiğimiz ekonomik ve siyasi tercihlere baktığımızda gelecek çok tatlı bir yer gibi görünmüyor. Ama iyi haber; gelecek geldi. Son 30-40-50 senedir bize pazarlanan geleceğin/değerlerin ipliği pazara çıktı, çok dandikler. Anlamı tekrar oluşturmak ve kavramları tekrar yerleştirmek için bir fırsat gibi görüyorum bugünü.
"Her şey gökten bize indi ve üzerinde bir iradi gücümüz yok" değil. Bugün üniversite 1. sınıfa dönseydim, öncelikle o günlerde eğlendiğim kadar eğlenirdim. Bir bullshit job edineceğim diye için döktüğüm terin ve kullandığım kaynağın bir kısmını da felsefe, biyoloji, köylülük (tarım/hayvancılık) ve edebiyat, dil falan öğrenmeye ayırırdım.
Yazıda bahsettiklerinize ek olarak ben de "vasatlaşma" tehlikesinden bahsetmek istiyorum. Muhakkak işletmeler ve şahıslar YZ ile dönüşecek ve değişecek ama bence en önemli dönüşüm sizin de yazıda bahsettiğiniz "değer" konusunda olacak, ama başka açıdan. Vatandaş ya da kuruluşlar artık "insan"a "iyi iş" için 3x ödemek yerine, yapay zekaya vasat iş için x ödemeyi tercih edecek. Artık web sitesi yaptırmak isteyen birisi yazılımcıya 10k ödemeyecek de, birkaç bine kendisi yapacak ya da birkaç bine yapan birisine ödeme yapacak. Aynısı grafiker için de geçerli, redaktör için de çevirmen için de. Ürün ve girişim patlaması yaşanacak - yaşanıyor ama ortalama kalite düşüyor. Yani zaten vasatlaştığımız yetmezmiş gibi bir de vasat da aşağı iniyor. İnsan yığınları çünkü hemen her zaman daha pahalıya daha iyi işi değil daha ucuza daha "ucuz" işi tercih eder.
Analizim bu yönde. Çözümüm ve gelecek öngörümse maalesef yok. Hayrolsun.